Misafir yazar olarak dostum Murat TAŞKIN sizlerle. İyi okumalar.
* * *
Okuduğum kitapları artık
işyerimde masamın üstünde biriktiriyorum. Yanıma gelenlerin gözü, bir şekilde
kitaplara ilişiyor. Masadaki kitaplar üzerine sohbet edelim, okuduğumdan ne
anladığımı paylaşayım, laf lafı açsın istiyorum.
Uygulamaya Harper Lee'nin Bülbülü Öldürmek kitabı ile başladım.
İş arkadaşım Gülşah geldi, kitabı eline aldı. Ben neden kitabın masamda
durduğunu açıklarken kitabın sayfalarını çevirdi. Sonra da rastgele bir sayfayı
kokladı. “Mükemmel bir kitap bu” dedi.
![]() |
Harper Lee |
Böyle anlatınca sanki kitabı daha önce
okumamış ve koklayarak kitap okuyan, doğaüstü güçleri olan bir insandan
bahsediyormuş gibi oldum. Öyle olsa güzel olurmuş ama değil. Kitabı daha önce
okumuş ve en sevdiği kitapmış. Kitaba olan sevgisini kitaba sarılarak ve onu
koklayarak gösterdi.
Bu kitap ile ilgili bir şeyler
anlatmak için daha iyi bir örnek bulamadım.
Şimdi başa dönelim ve kitabın
bana geliş öyküsünden bahsedeyim. Doğum günümden birkaç gün sonra çok
sevdiğimiz bir akrabamız olan Emel ablanın doğum gününde eşimin kuzeni Ufuk hediye
etti ve hediyesini vermek için daha uygunsuz bir an seçemezdi. Emel ablaya
hediye almamış.Bana aldığı kitabı da yanında taşıyormuş. Hediye paketiyle
çıkartıp, Emel ablanın yanında, “Murat bu da senin hediyen” dedi.
Hani sevdiğini kandırırsın da
sonra dönüp, yok canım tabii ki sizin hediyeniz dersin ya. Emel abla bir müddet
öyle bir şey olacak diye bekledi. Olmadı.
Ben kitabı aldım. Daha önce
okumadığım ve bende derin bir iz bırakmadığı için rastgele bir sayfasını açıp
koklamadım. Sadece teşekkür ettim. Kitap hediye almak güzel bir duygu.
Peki neden bu kitap? Ufuk’un iş yerinde patronu bu
kitabı önermiş. Kitabı satın aldığı halde kendisi çok uzun süre bitirememiş.
Bazen öyle oluyor. Alıyorsun ve bir türlü başlayıp bitiremiyorsun. Ufuk bir
türlü okumayınca, annesi başlamış kitaba ve üç günde bitirmiş. Benim de daha
önce hiç Harper Lee kitabı okumadığımı öğrenince kitabı
mutlaka okumam gerektiğini düşünmüş. Çok iyi anlaştığı patronunun
önerisi, bir solukta okuyan anne ve henüz okumayan ben. Kitap hediye etmek için
geçerli sebepler.
İyi ki de böyle düşündün Ufuk. Zaten
her şey düşünce ile başlıyor.
Harper Lee de bir şeyler düşünmüş
ve bu kitabı yazmış. 1930’lu yıllarda Amerika’da bir kasabada,
küçük bir kız çocuğunun gözünden ırkçılık üzerine bir hikâye anlatmak istemiş. Bu kadar okunacağını, bir gün bir işyerinde bir
insan tarafından basıldığı kâğıtların sadece sevgi ifadesi olarak koklanacağını
tahmin edebilmiş midir? Okuyan her kişide nasıl farklı bir iz bıraktığını
düşünebilmiş midir? Irkçılık ne kadar lanet bir şey ve insanlığın en büyük
ayıbı dedirtsem bana yeter mi demiştir? Yoksa işini büyüleyici şekilde güzel
yapan her sanatçıda olduğu gibi o da bu eseri dünyaya getirirken farklı bir
boyuta geçmeyi başarmış ve öyle mi yazmıştır?
Bu ve bunun gibi birçok sorunun cevabı
kendisiyle yapılan sohbetlerde gizlidir çünkü kendisi 2016 senesi itibariyle
aramızdan ayrıldı ve bize Pulitzer ödüllü bu eserini bıraktı.
Bir kız çocuğunun gözünden, müthiş sade bir dille, sürükleyici bir roman yazdığın;
hikâyendeki baba figürü ile iyi insan olmak üzerine mesajları da en ince
şekilde bize ulaştırdığın, okudukça devamını merak ettiğimiz bir kitap yazdığın
için sana sonsuz teşekkürler.
Belki bu yazı sizin kitaba giden
yolunuz olur. Belki kitap size de bana olduğu gibi hediye edilir. O zaman sakin
bir kafa ile okuyun. Belki de sevmezsiniz. Belki bu yazıyı da sevmediniz. Belki
bu kadar “belki” ile başlayan cümleler kurmam
hatalı bir şeydir. Bilmiyorum. Yaşayıp görüyoruz. Siz de kendiniz tecrübe edin.
Keyifli okumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder