14 Kasım 2018 Çarşamba

İkinci Kuşak (Soykırımdan Sonranın Çizgi Romanı)


    Her ailenin hamurunda trajedi vardır. Kimi zaman tek bir trajedinin ağır yükü ailenin temellerini sarsar ve kısa sürede yıkıma götürür. Bazen de onlarca minik trajedi aileyi içten içe kemirir ve uzun bir sürece yayılan çürümenin neticesi yine yıkımdır. Çok geniş bir yelpazede seyreden bu trajediler silsilesi irili ufaklı, yıkıcı, sarsıcı, sızlatıcı ve bazen az da olsa rahatsız edici olsa da kendini göstermediği aile yok gibidir. En azından ben rastlamadım. Hal böyle olunca herkesin bir derdi vardır ve durur içerisinde. Bazı aileler ufak trajedilerle dağılırken bazılarıysa çok sarsıcı şoklarla hasar alsa da yıkılmaz.

    Ayrıca, geçmişten gelen trajedilerinin yükünü bir sonraki nesle yüklemeye çalışan ebeveynler, bu yükleri kabul etmek istemeyen çocukları ile mutlaka çatışırlar. Öyle ya da böyle, çatışma, bir noktadan sonra kaçınılmaz olur. 

    Bu trajedi bir soykırım olduğunda, bir sonraki nesle yüklenen ağır yükü tahmin etmek zor değil. Sanatçı Michel Kichka da gerek Yahudiliğin gerek soykırımı yaşamış babasının soykırım kahramanı olarak kendini var edişinin ve gerekse de bunların ailesi ve kendi üzerindeki etkilerini anlattığı bu çizgi romanı hazırlarken ne kadar zorlandığını da samimiyetle eklemeyi unutmamış. Çizgilerindeki sevimlilik ile çizgiromanın içeriği arasındaki kontrast hayli etkileyici bir anlatıma yol açmış.

     Dediğim gibi her trajedinin yükü, kendi biricikliğini yaşayan aileleri farklı etkiler. M. Kichka'nın ailesi Yahudiliğin kendi içine kapalı geleneksel yaşamının pozitif yanlarını çocuklarına olumlu yönde yansıtıyor. Bununla birlikte babası, soykırımdan kurtulan bir yahudi olarak kahramanlaşmak arzusuyla hem kendini hem ailesini yıpratıyor. Neticede elde ettiği şöhretin yükünü ise ailesine yüklüyor. Bütün yaşadıklarına rağmen ben merkezci bir karaktere bürünen baba, ailesinde oluşan yeni trajediler karşısında duyarsız kalıyor.

    Eserin benim açımdan en etkileyici unsuru babanın bu tutumu ve M.Kichka'nın bu duruma bakış açısıydı. Gerçi eserin iskeleti de bu unsurdan oluşuyor ya neyse.

     M.Kichka, suya atılan taş misali soykırımın dalga dalga etki ettiği yaşamını samimi bir şekilde özetlerken, sanatının bütün imkanlarını kullanıyor. Iskalanmaması gereken bir çalışma.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder