25 Mayıs 2018 Cuma

Gurbet Hikayeleri ve Yeraltında Dünya Var

   
     Türk Edebiyatı'nın birçok yazarı ölümünden çok sonra kıymeti anlaşılarak, okunmasa dahi bilinir hale gelir. Popüler olur, trend olur vs. Bir kaç yıl önce Oğuz Atay ve Sabahattin Ali'nin kitaplarının, kahveler, kitap ayraçları ve tatil pozlarına meze edilerek sosyal medya esaplarındaki fotoğraflarda kullanıldığı, bununla birlikte eserlerinin içeriklerinin ise edebiyat dergileri haricinde okuyucular tarafından hiç bahsedilmediği zamanlar yaşadık. 

    Refik Halid'in de zamanı gelecek kanımca. Bir nostalji furyası esecek bir gün ve çikolataların yanında, süslü bardaklardaki Türk kahveleri ile Halid Karay kitaplarının fotoğraflarıyla dolacak heryer. Bu bayağılığa malzeme olmadan evvel Refik Halid külliyatını bitirmek için henüz geç değil galiba. Gerçi bu bayağılığa malzeme oldu diye ne Oğuz Atay ne Sabahattin Ali ne de benzeri yazarlarımız değerinden bir şey kaybetmedi. Fakat ne demek istediğim de anlaşıldı diye düşünüyorum. Eserimize dönelim.



   Gurbet Hikayeleri'nden Eskici, Zincir, Gözyaşı, Köpek ve Dişçi beni en çok etkileyenler oldu. Özellikle kederli yanlarıyla... Bu birkaç sayfalık öykülerin her birini bitirdiğimde birçok romanın bitiminde elde edemediğim zihinsel ve duygusal doyumu elde ettim.  Yeraltı'nda Dünya Var ise gerçekten gizli kalmış bir hazine sanki. Eserin ilk yarısı ile ikinci yarısı bambaşka atmosferlere sahip. Kitabın ortasındaki kırılma noktası ikinci yarıda okuyucuyu sayfalara hapsediyor. Stefan Zweig'in, eserlerinde kadınların iç dünyasını aktarmadaki maharetlerini, erkek bir karakter üzerinden Halid Karay'ın da sergilediğine şahit oluyoruz. Anlatımı çok zor olabilecek bir öyküyü tane tane ilmek ilmek anlatan Karay, Türk okurunca, Türk Edebiyatının kıymeti bilin(e)memiş yazarlarından. Refik Halid Karay'ı çok geç yaşta okuduğum için kendime çok kızmaktayım. Fakat bu eksiğimi de yazarın bütün eserlerini okuıyarak gidereceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder