20 Mayıs 2018 Pazar

Okuma Günlüğü


     "Sabah kalktım, kahvaltı yaptım, işe gittim, işten dönüşte yemek yiyip yattım." benzeri cümlelerle örülü sayfalara sahip bir günlük ne yazarına ne de okuyucusuna herhangi bir şey katar mı? Katma olasılığı yok gibi geliyor bana. Şahsi tarihinizi kayda geçirmek için daha nitelikli bir anlatım kullanmanız, emeğinize değer katacaktır. Günlüklerde kimileri, yaşantılarının yankılarını, buhranlar, sevinçler, şekavet içine düştüğü haller ve benzeri hissiyatlarını sayfalara döker. Kimisi harcamalarının günlüğünü tutar. Bazıları sadece gezip gördüğü yerleri yazar. Sadece özel günler üzerine not tutanlar da olur. Neticede anılar, iyi kötü sayfalara dökülür. Süreklilik arz ettiği müddetçe de geçmişi birinci elden arşivlemiş olur insan. Fotoğraflarla ve hatta artık dijital alemin imkanlarıyla videolarla da desteklenebilir bu günlük. Vlog denen bir şey de var. Lakin ben yazı dilinin getirdiği derinliği ve samimiyeti vloglarda, en azından halihazırda bulamayacağımızı düşünüyorum. 

     Ben de günlük tutarım. Küçük yaşımdan beri birkaç defa günlük yaşantıma dair günlük tutma girişimlerim oldu. Her girişim biraz daha uzun sürse ve içerik olarak derinleşse de hep son buldu. Bununla birlikte tam sekiz yıldır aralıksız tuttuğum ayrı bir günlüğüm de var. Okuma günlüğüm. Her yeni deftere geçtiğimde daha da heyecanlanmamı sağlayan okuma günlüğüm sayesinde, misal beş yıl önce ocak ayında ne okuduğumu ve bu okumanın, bana neler düşündürdüğünü okuyabiliyorum. Okumanın okuması yani. Kitapları, altını çizerek ve kenarına notlar alarak okuyanlar bilir, eskiden okuduğunuz bir kitabı yıllar sonra tekrar karıştırdığınızda altı çizili yerlerin altını neden çizdiğinizi veya sayfa kenarlarına aldığınız minik notlarla ne demek istediğinizi anlayamadığınız zamanlar olmuştur. Altı çizili cümlelerin ve kargacık burgacık notların ne anlama geldiğine dair yeniden kafa yorarız. Kendi yaratımımız olan minik bulmacaları çözme yaşantımız, kendi iç dünyamızı bir kez daha keşfe çıkmanın verdiği bir huzur ve mutluluk hissi veirir. Bu hissiyatı daha derinlemesine yaşamak istiyorsanız size okuma günlüğü tutmanızı tavsiye ederim. Hayatımdaki en büyük kazanımlarımdan biri tuttuğum okuma günlüğümdür. Okuma sırasında ve okuduktan sonra, kimi kitapların bende uyandırdığı büyük hayranlığı ya da büyük hayal kırıklıklarını yıllar sonra dönüp tekrar okumak, kendimi tanımak için de en faydalı yollardan biri. Bundan beş yıl önce belirli bir günde neler hissettiğinizi hatırlıyor musunuz? Okuma günlüğü, normal bir günlükten daha fazlasıdır. Çünkü, kendi düşünce dünyamızın derinliklerini, kendimize sunar. 


     Kendi okuma günlüğü maceramı başlatmama sebebiyet veren, Alberto Manguel'in Okuma Günlüğü adlı kitabını bir kaç gün önce yeniden okudum. Önceki iki okumamın aksine çok daha fazla not tuttum ve bir çok yeri de işaretledim veya altını çizdim. Daha evvel okuyup rafa koyduğum bu az ama öz kitabı, artık masamdan ayırmayacağım. İçindeki kendime mal ettiğim paragraflar için değil yalnızca, verdiği ilham dahi masamda durması için yeterli. Yaşım ilerledikçe, daha fazla okudukça ve yazdıkça, kendi zihinsel derinliğimin arttığını ve ayrıca zihinsel katmanlarıma da her okumada bir yenisinin eklendiğini hissediyorum. Bu hissiyatın verdiği hayat doyumunu yaşamadan, bu hayattan göçüp gitmek, çok büyük bir trajedi gibi geliyor bana. İlla ki artı değer olması gerekmiyor. Zaman zaman bu derinlikler, acı su çıkan kuyular gibi can yakabilir. Eklenen katmanlar, bir tarihi eserin duvarında duran muhteşem güzellikteki freskin üzerine çekilen ucuz sıva da olabilir. Ama okumaya ve kendini sorgulamaya devam ettikçe, o kuyulardaki acı suyu hatırlayarak ama içmeyerek, çekilen ucuz sıvaları özenle kazıyarak ve altında kalan güzel freskleri yeniden açığa çıkararak yola devam ediyorum. Bütün bu okuma sürecini verimli bir hale getirmemi sağlayan kendi okuma günlüğümün ilhamı olan Alberto Manguel'in Okuma Günlüğü, hayatında kitaplara yer açmış her insanın mutlaka okuması gereken başat kitaplardan biri benim için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder