8 Mart 2018 Perşembe

Oğulların Diyarı (Disütopik Trajedi)

     Alternatif çizgi roman okumaları esnasında hayal kırıklığına uğradığım hiçbir eserle karşılaşmamam, benim kendimi kandırmamdan dolayı mı yoksa bu eserlerin gerçekten kaliteli olmasından mı kaynaklanıyor?

    Yine alternatif bir çizgi roman ve yine zihmine kazınan etkileyici çizgiler, harfler harmanı...

GIPI
    Rönesansın tarihi dokusunu derinlemesine yaşatan bir İtalya kenti olan Pisa doğumlu, Gian-Alfonso Pacinotti (GIPI olarak da bilinir), İtalya’dan çıkan önemli çizgi roman sanatçısılarından biridir. Hayatı boyunca reklam sektöründe illüstrasyonlar yapmış, ayrıca kısa metraj ve bağımsız video filmler de çekmiştir. Önemli çizgi roman ödüllerinden Goscinny, Angoulême ve Max & Moritz‘i kazanmış ve yanı sıra Eisner’a da aday olmuştur. GIPI ile ben de yazıya konu olan eseriyle tanıştım. Tahmin edersiniz ki bilgileri, kısaca Google reyisten derledim.

       İlk olarak 2016 da yayımlanan Oğulların Diyarı (La terra dei figli), alternatif çizgi romanları seri şekilde dilimize kazandıran Karakarga Yayınları tarafından Türkçe yayımlandı. GIPI sadece kurşun kalem kullanrak sinema altyapısını çok iyi değerlendirmil ve harika paneller yaratmış.


    Çok da uzak olmadığını sezdiğimiz bir gelecekte, disütopik bir dünyada, nedeni çok da önemli olmayan bir felaket sonucu insanlık zehirli sular, kurak topraklar, yamyam ve mazoşist tarikatlarla başbaşa kalmıştır.  Bir baba ve iki oğul, bu umutsuz ve harap dünyada sazlıkların kıyısında derme çatma bir kulübede yaşam savaşı vermektedir. Babanın tek derdi oğullarını bu sert dünyanın geleceği için hazırlayabilmektir. Oğullar ise babalarını ve dünyayı anlamak istemektedir. Babanın, sert ebeveynlik rolü oynaması zaten yeterince zorken bir de oğullardan bir tanesinin babasının sevgisinden şüphe etmesi de olan biteni iyice zorlaştırır. Babanın herşeyi kaydettiği bir defteri okumak, bu şüpheci oğulun takıntısı olmuştur. Fakat artık okumak, bu yeni dünyanın en gereksiz yetisidir. Oğul, babasından gizli bir şekilde defteri oku(t)manın yollarını arar. Tabii ki işler karışır ve oğullar, kendilerini bu acımasız dünyada acımasız bir maceranin içine sürüklenirken bulur.

   Çizgileriyle, okuyucuyu kendisine has dünyasının içine hapseden eser öyküsüyle ve karakterleriyle bu dünyanın bütün tecrübesini yaşatıyor. The Road adlı filmi izlerken hissettiğim o çaresizliği Oğulların Diyarı'nı okurken de hissettim. Karakterlerin yolculukları ve aralarındaki ilişki bambaşka olsa da içinde bulundukları ortam hayli benzeşiyor. Tekrarlamak istiyorum ki GIPI'nin çizgileri,  kendine has tarzı ile aklıma kazındı. 

    Disütopik bir dünyada geçen gerilim ve trajedinin harman olduğu bu güzel öyküyü mutlaka okumak gerekir. Dünyanın ipini çekmek için milyonların oylarıyla başa getirdiği ya da diktasına karşı çıkmadığı liderlerle yola devam ettikçe, belki de insanlığın tecrübe etmesine ramak kalmış bir öykü bu... 

    Eserin açılış cümlesiyle yazıyı bitiriyorum; “sonumuz geldiğinde bir daha hiç kitap yazılmadı”.



    




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder